Pages

31 Ağustos 2011 Çarşamba

İslam Dinine Göre Nazar Anlayışı


Kur’an’ı inceledigimizde terim anlamı itibariyle nazarın yani göz degmesinin
Kur’an’da açıkça bulunmadıgını görüyoruz. Bununla beraber Kur’an’da nazara isaret eden
dört tane ayet-i kerimenin olugunu konuyla ilgili rivayetlerden ve degerli müfessirlerimizin
tefsirlerinden ögreniyoruz.
Nazar konusuna isaret eden ayetlere gelince; bunlar, Yusuf suresindeki 67. ve 68.
ayetler, Kalem suresindeki 51 ve 52. ayetler, Kehf suresi 39. ayet ve Felak Suresidir.
Nazar kavramı bu gün için pozitif bilimin metotları ve kurallarınca
açıklanamadıgından dolayı mahiyeti ve meydana gelisiyle alakalı kesin bir sey söylemek
mümkün degildir. Fakat konuyla alakalı gerek slam âlimlerinin gerekse parapsikolojiyle
ugrasan bilim adamlarının farklı yorum ve tespitleri mevcuttur. Bunlardan bazılarını
sunlardır:
bn Kayyım el-Cevzi (v. 751) nazarı ruhun karsı bedene olan etkisi ile açıklar ve
nazar hadisesinin ruhi bir olay oldugunu ifade ederek bu durumu söyle izah eder:
“Süphesiz ki Allah Teala beden ve ruhlarda çesitli güç ve tabiatlar yaratmıs, birçoguna da
özellikler ve etkili sekiller vermistir. Akıl sahibi bir kimsenin ruhun bedene olan tesirini
kabul etmemesi mümkün degildir. Nazar olayında meydana gelen etki her ne kadar göze
nispet edilse de gerçekte ruha aittir. Ruhların tabiatı, gücü, nitelikleri ve özellikleri
birbirinden farklıdır. Haset eden karsısındakini çekemeyen, kisinin ruhu haset edilen kisiye
açıkça zarar verir. Gerçekte nazarın esası budur. Çünkü haset eden nefiste habis bir olusum
meydana gelir ve haset edinilenle karsılasarak ona etki eder.”
Nevevî nazarın mahiyetiyle alakalı olarak Maziri’nin söyle söyledigini
aktarmaktadır: “Nazar esnasında nazarı degen kisiden bir zehir çıkar ve kendisine nazar
degen kisiye ulasır. Ayrıca nazarı dege kisi baktıgında gözünden bir sıcaklık, ates çıkar,
vücudunu hararet basar ve zarar verir. Tıpkı beyaz benekli yılanlardan çıkarak insanlara
ulasan zehirli güç gibi, bu çesit yılanlar insana bir göz attıgında tıpkı nazar gibi insana
zarar verir.”
Fahreddin Razi de bn Kayyım gibi nazarın ruhi bir hadise oldugunu söylemekle
beraber nazarın kıskançlık ve hasetten dolayı meydana gelebilecegi gibi asırı bir sevgiden
dolayı da meydana gelebilecegini söylemektedir. Razi, bu durumu da söyle izah eder: “Bir
kimse bir seyin güzel oldugunu güzelligi üzere kalmasını ister ve yine bazen de, haset eden
kimsenin düsmanının elindeki seye karsı haset duydugu zaman ki gibi onun o güzelligi
üzere kalmasını istemez. Binaenaleyh, birinci durum olursa bu kimsede, bu güzel görme
esnasında o güzelligin kaybolacagına dair siddetli bir korku meydana gelir. Siddetli
korkuda, ruhun, kalbin içinde sıkısıp kalmasını iktiza eder. ste o zaman ruh ve kalp çok
ısınır. O zaman, ruh-i bâsire de, kuvvetli ve sıcak bir hal meydana gelir. kinci durum söz
konusu oldugunda bu güzel görme esnasında siddetli bir haset ve bu nimetin düsmanın
elinde olması sebebiyle de büyük bir hüzün, keder meydana gelir. Hüzün ve kederde yine
ruhun kalp içinde sıkısıp kalmasına sebep olur. Bu durumda da siddetli bir ısınma meydana
gelir.37” ste bu ruhun ısınması, gözler aracılıgı ile karsı tarafa ulasarak onu etkilemektedir.
bn Haldun (v. 808/1406) Mukaddime adlı eserinde nazarı nefsi ve ruhi bir tesir
olarak ifade edip, göz degmesinin gayr-i ihtiyari olarak vuku buldugunu söyler ve bu
durumu söyle izah eder: “Göz degmesi de nefsi ve ruhi olan tesirler gibidir. Göz degmesi,
bir kimsenin gözüyle herhangi bir insanı veyahut bir durumu gördügünde son derece
begenip, son derece güzel bularak o nesneye bakmasının bir sonucu olarak, o nesne ve o
varlıklara bu sekilde bakan kimsenin nefsinin, yani ruhunun tesir etmesinden ibarettir.
stidat sahibi olan kimsenin gözüyle, bu suretle son derece güzel bularak bakmasından
kıskançlık dogar. Bu kıskançlık o güzelligi o varlıklardan çekip almak istemek oldugundan
bu, o varlıgın hal ve durunun bozulmasına tesir eder. Böylece göz degmesi tabi ve
yaradılıstan gelme bir özelliktir. Göz degmesi özelliginin tesiriyle yukarıda andıgımız
tesirler arasında ayrılık sudur: Göz degmesi tabiat ve yaradılıstan gelme bir özellik oldugu
için degismez, bakan kimsenin o varlıga tesiri istek ve dilegine de baglı degildir. Bu özellik
gayret ve emek sarf etmekle de elde edilmez, yukarıda anladıgımız tesirler arasında her ne
kadar tabii olanları ve yaradılıstan gelenleri var ise de tesir ede bilmesi için istidat
sahibinin tesiri istemesi ve düsünmesi gerekir. Bu tesirlerin yaradılıstan gelen tarafı
tesirin istidat sahibinden çıkması kuvvetidir, bu çıkısın kendisi ise yaradılıstan gelme bir
hal degildir. Bundan dolayı bilginler sihir ve keramet ile adam öldüren kimse öldürülür ise
de, gözünün degmesi ile bir kimsenin ölümüne sebep olan kisi öldürülmez, derler. Bunun
sebebi göz degmesi halinin göz sahibinin ihtiyar ve arzusuna baglı olmadan bu özelligin
yaradılıstan gelme bir hal olup, degmenin zorla ondan sadır olmasıdır.”
Konyalı Mehmet Vehbi Efendi (v. 1949), nazarın mahiyetini ve nasıl
gerçeklestigini söyle izah ediyor: “Nazar, bir cismin diger bir cisme tesir etmesidir ki, bu
da bir gerçektir. Mesela, yılan ve akrep gibi zararlı yaratıkların ısırmaları esnasında o
zehrin etkisiz bir hale getirilmesinde doktorların onu tedavi için verdikleri ilaçların her
birinin ayrı ayrı tesiri, hep bir cismin diger cisme tesiri kabilindendir. Su halde bir sahsın
gözünden çıkan ufacık bir cevherin diger bir sahsa isabetle mavzer kursunu gibi onu helak
ve ifsat etmesinde aklın kabul edemeyecegi bir engel yoktur.”
Yazır, ise farklı bir degerlendirme yaparak bakısların niyet ve düsünceye baglı
olarak iyi ve yakutta kötü bir sekilde karsı taraf üzerinde hükmünün oldugunu, bununda
manevi bir etki olabilecegi gibi maddi bir müdahalenin de söz konusu olabilecegini söyler
ve bunu söyle açıklar: “Öfkenin bedende bir hükmü ve tesiri oldugu gibi, gözlerin de
karsılarındakine bakıslarına göre, iyi veya kötü bir hükmü vardır. Kimi elektrik gibi
dokunur, çarpar, mıknatıslar, manyetize eder; kimi tutkun olur, kimide aldıgı etkiyle
kıskançlıgından bir öfkeye düser, türlü türlü suikastlara, tuzaklara kalkısır ki maddi ve
manevi bunun hangisi olursa olsun hedefine ulastıgında göz isabet etmesi göz degmesi
veya nazar denilen sey olur.”40 Yazır, bu yorumuyla manevi bir mesele olan nazar
konusunu pozitivist bir sekilde izah etmektedir.
Nazarın mahiyeti ve meydana gelisini anlayabilmek için, nazarın varlıgını kabul
eden slam âlimlerinden bazılarının görüslerini naklettikten sonra, son dönemlerde konuyu
biyoenerji açısından inceleyen bazı bilim adamlarının görüslerini de elealıcaz. Bunların
basında uzun yıllar Azerbaycan’da kalan ve biyoenerji ile alakalı arastırmalar yapan Prof.
Dr. Ahmet Maranki ve Elmas Maranki çiftidir. “Kozmik Bilim ve Bilinçte Yasam Enerjisi”
adlı eserlerinde konuyu söyle izah etmektedirler: Her insanın bedeninden yayılan manyetik
enerji alanı vardır. Bu, bazılarında negatiftir. Bazılarında da pozitiftir. Negatif enerji yüklü
birisi insanların aurasını düsünce ve bakıslarıyla delebilip, onun bedenine girip enerjisini
emebilir, o insanı bitkin düsürebilir, hastalandıra bilir, hatta ölüm derecesine getirebilir.
Semiyon-Velantino Kirlian adlı Rus bilimcisi çift, Kirlian fotografı ile canlılardan yayılan
enerjiyi (aura) tespit etmistir. Yapılan onlarca deney neticesinde, deneklerin muhtemel
emosyonel vaziyetlerinde yani farklı duygu hallerinde yapılan ölçümler ve çekilmis
görüntüler bize gösterir ki, bu ısıklanmadaki çesitli renkler ve parlaklıklar denegin psisik
vaziyeti baglı olarak degismektedir. Kozmik bilme göre nazar yani menfi bakıstan
korunmamız lazım. Bakıs bir enerji olup müspet olursa müspet, menfi bakılırsa inegin
ölmesi, baktıgımız insanların kayıp düsmesi, kırılmalar gibi hadiseler her an bizi magdur
edebilir.
Altan Altanoglu “Düsüncenin Enerjiye Dönüsümü” adlı eserinde nazarın “Gözden
beyne gönderilen mesajların, beyinde düsünce sistemiyle enerjiye dönüstükten sonra yine
gözden çıkarak hedefine dogru büyük bir hızla ilerleyip menzilinde meydana getirdigi
tahribat” olarak ifade edip söyle açıklamaktadır: “Dikkatli bakıslar, bir kisi üzerinde
yogunlastıgına da muhatap konumunda olan kisi rahatsız olur. Yogun ilgi ve dikkat kisinin
cesaretini kırabilir. Kisiye elestiri gözüyle bakılması onun dengesini yitirmesine ve
sınırlamalarının farkına varmasına neden olabilir. Böylece korku ve ürperme olayı
meydana gelir. Kin, nefret, kıskançlık ve çekememezlik duygularıyla dolu olan bakısların
hedefi haline gelen kiside korku ve ürperme, yüzünde sararma, kalp atıslarının hızlanması
gibi belirtiler görülür. Korku ve ürperti yapılmaması ve söylenmemesi gereken seyler
yaptırır ve söyletir; rahat ve dengeli olmak gerekirken tam tersi duyguları hissettirir.
Herkes bu atmosferden kurtulup güven ve huzurla yoluna devam etmek ister. Ancak bu
hemen mümkün olabilir mi? Çünkü üzerinde yogunlasan enerjinin düsüncenin enerjiye
dönüsümünün etkileri vardır.”

0 yorum:

Yorum Gönder