Pages

24 Mayıs 2009 Pazar

Nazar Boncuğu ya da Göz Boncuğun Kökeni…




Anadolu’da bulunan en erken cam boncuklar, Boğazköy kazılarında, Büyük Kale IV-D evresine ait olup M.Ö. 1700 yıllarına (Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nın sonları) tarihlenmektedir. Bunlardan Büyükkale IV evresine tarihlenen dikdörtgen biçimli bir boncuk parçası en erken cam buluntu özelliğini taşımaktadır. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi koleksiyonunda yer alan bu boncuk, cam tarihi içinde M.Ö.2.binde çok bilinen bu tür cam boncukların Anadolu’da da tanındığını göstermektedir.
Boğazköy kazılannda bulunan boncuklardan en erkeni, Büyükkale IV-D evresine, Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın sonlarına, MÖ. 1700 yılı öncesine tarihlenmektedir. Alişar’da da Boğazköy kazılannda bulunmuş olan en erken tarihli boncuklann benzerlerine rastlanmıştır. Alişar Hitit tabakalannda birbiri içine girmiş dairelerden oluşan süslemeye sahip ‘göz boncuklannın’ yaygın olduğu görülmektedir. Afyon – Yanarlar Hitit mezarlığı buluntuları arasında da küp mezarda ele geçirilmiş olan cam boncuklar bulunmaktadır. Kalkolitik dönemin P.T. eserlerinden tanınan ilginç bir süslemeye sahip göz boncuklarının yaygın olması, bu boncukların Kalkolitik geleneği sürdürmüş olabileceği görüşü ile de açıklanmaktadır. Afyon-Yanarlar Hitit mezarlığı buluntuları arasında da küp mezarlarda ele geçirilen cam boncuklar bulunmaktadır. Yine Afyon’da yapılan Kusura kazılarında ve Gordion’da da M.Ö.2. bine ait cam boncukların bulunduğu belirtilmektedir. Kaman Kalehöyük kazılarında da son yıllarda III b- Eski Hitit Çağı’na ait tabakalarda buluntular arasında fayans veya cam küçük heykel tanımıyla, bir buluntudan bahsedilmektedir. Sonraki yıllarda bu buluntular, cam boncuklar olarak tanımlanmıştır. Boğazköy’de ele geçen bir diğer önemli cam buluntu ise yukarı şehir I-B tabakasından gelen çıplak kadın formundaki cam Pandantiftir (kolye sarkacı). Bu eserin de dahil olduğu cam pandantifler M.Ö. 2. bin cam sanatında iyi tanınmakta ve oldukça geniş bir coğrafi yayılım göstermektedir.
Açık kalıba döküm tekniğinde üretilmiş ve hepsi de mavi renkli camdan yapılmış bu pandantifler; kare biçiminde bir kaide üzerinde duran, elleriyle göğüslerini tutan çıplak kadın figürleri biçiminde olup, tanrıça Astarte’yi betimlediği var sayılmaktadır. Boğazköy örneği M.Ö. 14.yy.’a tarihlenmekte ve Hitit başkenti Boğazköy’e Suriye- Filistin kıyısından ithal edilmiş olduğu öne sürülmektedir. Birçok dünya müzesi koleksiyonunda yer alan bu grubun bir örneği de Yunanistan’da Mykenai’de bulunmuştur. M.Ö.2. Binde üretilmiş ve pek çok alana yayılmış olan Myken cam boncukları ise, mavi camdan, küçük ve yassı tabletler halinde olup, yatay deliklidir. Miken cam boncukları özellikle Batı Anadolu’da yer yer bulunmaktadır. Bunlar 1963 yılında Prof. Dr. Yusuf Boysal başkanlığında yapılan Bodrum Ortakent Müsgebi kazılarında, dromoslu bir mezar içinde bulunmuştur. Halen Bodrum Müzesi Cam Salonunda sergilenmekte olan bu boncuklar M.Ö.14-13.yy.a tarihlenmiştir. Müsgebi kazısında bulunan boncuk dizisi saç buklelerini andırır bir biçime sahiptir. Bu boncukların diadem244 parçaları olarak, mezarlarda baş üzerine yerleştirilmekte olduğu öne sürülmektedir. Olympia yakınında 3 ayrı oda mezarda ele geçen Myken boncuklarının kafatasına yakın konumda bulunmuş olmaları, bu görüşü desteklemektedir. Buna göre Müsgebi örneklerinin de bir diademe ait parçalar olması mümkün görünmektedir. Son yıllarda İzmir ili, Menemen ilçesi, Kesik köyü sınırları içinde yer alan ve 1985 yılından buyana Panaztepe kazısında da, Myken III A-B evrelerine (MÖ 14-13.yy) ait tholos mezarlarda rozet biçimli ve yassı Myken cam boncukları bulunmuştur. Buluntular, M.Ö. 2. binde yassı Myken cam boncuklarının yaygın olarak özellikle Batı Anadolu’da görülmeye devam edeceğinin işaretini vermektedir.
Panaztepe kazılarında Geç Tunç Çağı mezarlarında önemli miktarda ortaya çıkan bu buluntular özellikle Myken dünyası ve Anadolu için büyük önem taşımaktadır. Yüzlerce parçadan meydana gelen süs eşyaları arasında yer alan oldukça iyi korunmuş 17 adet tüm cam boncuk dışında, aynı tür objelere ait muhtelif kırık parçalar da bulunmuştur. Söz konusu eserlerin bulunduğu Panaztepe A ve B tholosları, buluntularına göre Geç Myken III A-B evrelerinde (MÖ 16-11.yy.) kullanılmıştır.
Dolayısı ile boncuklar da bu zaman dilimi içinde bir tarihe aittir. Yukarıda bahsedilen Müsgebi ve Panaztepe kazılarında bulunan Miken cam boncukları ile bağlantılı olarak, yine aynı dönem, Kaş Uluburun batığında yapılan sualtı araştırmaları sırasında bulunan cam külçeler, Geç Tunç Çağında camın hammadde olarak ticaretinin yapıldığını ortaya koyması açısından dikkat çekicidir. Antalya Kaş Uluburun açıklarında seyretmekte iken M.Ö. 1300 dolaylarında batan gemide yapılan su altı kazılarında bulunan koyu mavi renkte cam külçeler, cam ticaretiyle ilgili önemli belgelerdir. Bunlar yaklaşık 5-7 cm yüksekliğinde ve alt yüzü üst yüzeyinden biraz daha geniş, aşağı doğru hafif genişleyen silindirimsi ingotlardır (külçe). Benzer külçeler, Mısır’da Tell el- Amarna’da (Antik Akhetaten), özellikle cam ve sır atölyelerinin bulunduğu alanda, 1993’de yapılan kazılarda ortaya çıkan pişmiş toprak kalıplar içinde de bulunmuştur. Bu kalıplar ve içinde bulunan külçelerle, Kaş-Uluburun Batığı’nda bulunan külçeler arasında karşılıklı bir ilişkinin söz konusu olabileceği ileri gürülmektedir. Çünkü Tell el-Amarna’da bulunan silindir biçimindeki kaplar ve ingotlar, ölçü, biçim ve her birinin mavi cam olması bakımından birbirine çok benzemektedir.

0 yorum:

Yorum Gönder